Bağ kurmak dinlemekle başlar…Çocuklarınızı dinliyor musunuz?

Ebeveynler, “Çocuğum beni dinlemiyor”, dediklerinde aslında genellikle, “Çocuğum bana itaat etmiyor” demek istiyorlar. Anne babalar emir verirler ve çocuklar da –anne babalarının da bu durumda yapacakları gibi– emirlere karşı gelirler. Çocuklarınızla güç çatışmasına giriyorsanız, bu güç çatışmasının ortaya çıkmasında sizin bir katkınız olup olmadığına bir göz atın.

Çoğu çocuk ebeveynlerini, çok konuştukları ve dinlemekle ilgili kendilerine pek de iyi rol model olmadıkları için dinlemez. Çocuklar yaşayarak öğrenirler. Anne babalar dinlemenin nasıl bir şey olduğunu örnek olup göstermezlerse çocuklar dinlemeyi nasıl öğrenebilirler ki? Çocuklar dinlendiklerini hissettikleri zaman sizi dinlemeye başlarlar. Çoğu çocuk öğüt ve ders vermeler başladığı an kulaklarını tıkar. Bunu görsel olarak yapmaya pek cesaret edemeseler de söylediklerinizi duymamanın çeşitli yollarını bulurlar.

Ebeveynler soru sorup sonra dinlemek yerine çok fazla konuşurlar. Çocuklarına ne olduğunu, neden olduğunu, olan şeyle ilgili neler hissetmeleri gerektiğini ve olan şeyle ilgili ne yapmaları gerektiğini söylerler. Aslında çocuklara ne olduğunu, bunun neden olmuş olabileceğini, bu durumla ilgili nasıl hissettiğini ve neler yapabileceğini sormak çok daha etkilidir.

4 yaşındaki kızı, söylediği hiçbir şeyi dinlemediği için şikayet eden bir anneyi düşünelim. Sabah okula gitmek için evden çıkarken 2 yaşındaki küçük oğlunu arabaya yerleştirdikten sonra arabanın yanında bir su birikintisiyle oynayıp duran kızına “oynamayı bırak ve arabaya bin hemen” der. Ama 4 yaşındaki kızı, oynayıp su sıçratmaya devam eder. Annesinin sinirlendiğini fark eder; ama bu davranışa devam eder. Annesi sonunda onu zorla arabaya bindirdikten sonra arabada giderken ne olduğundan bahsederken küçük kızı kulaklarını kapar. Annesi okula gidene kadar sinir küpüne döner. Ve anne kızının bu tarz davranışlarının gün boyu devam ettiğinden şikayet eder.

Burada olanlarla ilgili bir kitap yazabilirim; ama çok kısa tutmaya çalışacağım. Şimdilik, 4 yaşındaki bu kızın küçük kardeşi doğduktan sonra tahtından indirilmiş gibi hissettiği için annesi tarafından ait ve önemli hissedebilmek adına, onunla güç kavgasına girmeyi kendine gizli bir hedef olarak seçmiş olabileceği ihtimalinin detaylarına girmeyeceğim.  Annesinin davranışlarından, kendisinin evde fazlalık olduğunu hissettiği ve bu da onun cesaretini kırdığı için sevgiyi hissetmenin gizli hedeflerini belirler; bilinçaltında sevilmediğini düşündüğü için karşı çıkarak güç çatışmasına girer.

Şu anda sadece soru sorarak dinlemenin, bu küçük kızın ait ve önemli hissetmesi için ne kadar yardımcı olabileceği ve güç kavgasını yok edip hem anne hem de kızının birlikte geçirdikleri zamanı eğlenceli hale getirebileceği üzerine odaklanalım. Kızına “oynamayı bırak ve arabaya bin hemen” demek yerine konuşmadan hareket etmekle başlayabilirdi; tek söz etmeden 4 yaşındaki kızını hoşgörü ve kararlılıkla elinden tutarak arabaya yönlendirebilirdi.

Daha da iyisi, kızının ait ve önemli olduğunu hissettirerek onun işbirliğini de sağlayıp bazı önleyici önlemler alabilirdi. Örneğin; “Tatlım, şu anda gerçekten senin yardımına ihtiyacım var. Çantamı alıp içinden anahtarlarımı çıkarabilir misin lütfen. Ben de bu arada küçük kardeşini koltuğuna yerleştireyim.” Bu davranış, 4 yaşındaki kızına kendi gücünü hissedip faydalı bir şekilde kullanabilme fırsatını verdiği için, onu ait ve önemli de hissettirecektir.

Anneler de bazen iki küçük çocuğun sorumluluğu ve zaman baskısı söz konusu olduğunda, cesaretlendirici yöntemler yerine güç çatışmasını davet eden yöntemleri seçebilirler; ancak her zaman hatalarımızdan öğrenebiliriz.

Öğüt veya ders vermeye başladığınızı hissettiğiniz an merak sorularına yönelin. Düzeltmeden önce bağ kurun. “Su birikintisinde zıplayıp su sıçratmanın ne kadar eğlenceli olabileceğini görüyorum. Bir gün ben de seninle yapabilirim. Şu anda suda oynarsan ayakkabılarına ve kıyafetlerine ne olur?” deyip onun cevap vermesine izin verin. “Bunun neden sorun olacağını bana söylemek ister misin?” “Su birikintisinde oynamanın uygun olacağını bir zaman düşünebilir misin? O zaman üzerine ne giymelisin?”

Bu davranışın çocuk için ne kadar merak uyandırıcı olabileceğini görebiliyor musunuz? Merak soruları sorup çocuğun cevap vermesini beklemek, çocuğu kendi gücünü kullanıp düşünmeye ve iç motivasyonla çözüm bulmaya davet eder. Eğitim kelimesi, Latince “educare” kelimesinden türemiştir. Anlamı “ileriye götürmek”tir. Çoğu ebeveyn devamlı konuşarak çocuklarının kafalarına söylediklerini sokmak isteyip, sonra olmadığını görünce de şaşırıyorlar. Bu durumda söylediklerinin çoğu bir kulaklarından girip diğerinden çıkıyor çünkü.

Merak sorularına ek olarak, çocukları kendi güçlerini hissederek problem çözebilecekleri deneyimlere dahil etmek önemlidir. Haftalık, aylık aile toplantıları bunun için çok iyi fırsattır. Çocuklar kendi güçlerinin sınırlarını görebilmek için sizi sürekli test edeceklerdir; bu çok normaldir. Bu fırsatları onların güçlerini yapıcı bir şekilde kullanabileceklerini gösterme fırsatı olarak kullanmanız akıllıca olacaktır.

Bazı ebeveynler, bu yöntemlerin çok zaman aldığını düşünürler; halbuki düşünürseniz, bu zaman harcamaktan çok, yeni beceri ve alışkanlıklar edinmek meselesidir. Ders, öğüt ve ceza verip sinirlenmek, bu yöntemleri uygulamak kadar zaman alır. Alışkanlıkları değiştirmek ve yeni beceriler öğrenmek, kolaylaşana kadar kolay değildir. Bu arada, kendinize şefkat gösterin. Çoğu ebeveyn bu tarz bunalmış dönemlerden geçer. Kendinize bu kadar yüklenmeyin. Hataların öğrenmek için birer fırsat olduğunu kendinize hatırlatın.

Dr. Jane Nelsen’ın “Listen” adlı yazısından alınmıştır.